• Jun 10, 16
  • Tayga İyi Gıda
  • 0 Comments

Küçük Menderes Ovası'ndaki tarihi yerleşimler hakkındaki yayınlanmış yazılarından derlemeleri izniyle sunduğumuz Yaşar Günaydın, Boğaziçi Üniversitesi Felsefe‘nin ardından uzun yıllar  İstanbul'da reklam ve organizasyon sektöründe çalıştı. Bundan yaklaşık beş yıl önce daha doğal ve farklı bir hayat özlemiyle ailesiyle birlikte yöreye yerleşen Yaşar, Birgi merkezli olarak katma değerli tarım ve turizm alanlarında çalışıyor, pek çok bölgesel kalkınma projesinde yerel yetkililer ve STK'larla ortak çalışmalar gerçekleştiriyor. Birgi'de Çakırağa Konağı'nın hemen yakınında tarihi bir yapıda yer alan Nar Danesi'ne uğrarsanız Yaşar ve ekibinin zeytinyağlıları da içeren lezzetleriyle tanışabilirsiniz. 

www.birginardanesi.com ,  533 282 5470

Doğayla uyumlu yapıları ve konumu ile mistik bir ortaçağ şehrine, Birgi’ye hoş geldiniz. 

Zaman burada tam da ortaçağda durmuş sanki, bir de geçmişte  tamamen yerle bir edilen kalesi de ayakta olsaydı tablo tam olacaktı…Evet, Birgi’den söz ediyoruz: Yaşayan müze kent. Üstelik Türkiye’de birçok uygarlığın izlerini barındıran (Roma-Bizans-Selçuk-Osmanlı) ender yerlerden birinden söz ediyoruz.

Birgi’yi anlatırken nereden başlamalı acaba demeden edemiyoruz; o kadar değere sahip ki, kültüre ve doğaya dair herkesin ilgisini çekecek birşeyleri mutlaka barındırmakta. 

Mesela fotoğrafçıların cennetine hoş geldiniz…Evet, karşımızda aynı zamanda doğanın enfes bir tablosu durmakta, haydi gelin bu tablonun içine girelim: Efsanevi kutsal Tmolos Dağı'nın (Bozdağ) doruğundan dünyanın en verimli topraklarına (İlyada Destanı'na konu olan Küçük Menderes çayırlarına) uzanan, merkezi 200 - 450 metre rakım aralığında yer alan temiz havası ve içmeye doyulamayan suyuyla meşhur bir doğa harikasıyla karşı karşıyayız. Bir gün kalmadan, suyundan içmeden, bülbülünü dinlemeden gitmeyin. 

Uygarlıkların izlerini keşfetmeden gitmeyin: Bizans eserleri (Su kemerleri, Küp Uçuranlar Kulesi, sur kalıntıları), Aydınoğlu Beyliği eserleri (Ulu Cami, Aydınoğlu Mehmet Bey Türbesi, Sultanşah Türbesi).

İsmini havzaya veren Küçük Menderes Irmağı'nın da doğduğu Bozdağ’dan gelen derelerinin yıllar içerisinde getirdiği alüvyonlarla oluşturduğu birikinti konisi üzerine kurulu olan Birgi, peyzaj zenginliği ile büyüleyici derecesine varan ağaç ve binaların oluşturduğu kombinasyonu ile neredeyse uzaktan farkedilmeyip keşfedilmeyi bekliyor. Aynı zamanda anıt ağaçlar da oldukça fazla: Zeytin, kestane, selvi, çınar. Birgi’ye yayılmış olan bu ağaçları keşfedin, özellikle Birgi girişinde yer alan anıtsal selvi ile İrimağzı bölgesinde ilginç görüntüler veren yaşlı incir ağaçlarını fotoğraflayın.

Vadilerin bitiminde ovaya açılan noktada Bozdağ’ın tam da güney eteklerinde yer alan kasabanın etrafı tepelerle çevrili olduğundan oldukça panoramik noktalara sahip: Birgi’nin neden bu kadar geniş ufuklu birçok bilim adamı yetiştirdiğinin cevabı da bunda saklı belki. Günün hem doğuşunu, hem de batışını izlemek için harika manzara noktalarına sahip aynı zamanda. 15 dakikanız var ise araçla Yeşil Deniz filmindeki adıyla Kavaklıdere’ye, bir de Şahin Tepesi'ne çıkın; manzaraya doyamayacaksınız. Vaktiniz yoksa hemen Hacı Hasan Yolu üzerindeki trafonun oraya gidebilirsiniz. Berrak bir havada Ödemiş Ovası yaklaşık 70 km kadar görünebilmekte.

Verimli topraklara sahip olması nedeniyle ve 200 metreden den 2000 metreye varan rakım zenginliğinin de etkisiyle endemik bitkiler dahil oldukça zengin bir bitki örtüsüne sahip olmakla birlikte, bazı ürünleri meşhurdur: Kestane (ülkemizin en kalitelisi: kara aşı), kuru incir (ülkemizin en iyilerinden), kiraz (ülkemizin en iyilerinden), patates (ülkemizin en lezzetlisi). Bozdağ’ın zirvesine yakın, 1800 metrelerde endemik bir bitki olan sarı çiçekli Gentiyane’yi (lütfen zarar vermeyin) bulun, ödül olarak da zirveye çıkın, gördüklerinize inanamayacaksınız. Özellikle kışın başında Ekim ayında gelirseniz İrimağzı kuru incirinin en kalitelisine yetişip, kestane hasatına da denk gelirisiniz, yayla patatesinizi de alıp böylece enler (ülkenin en iyileri) serisini tamamlamış olursunuz.

Kasaba en düşük nüfusuna sahip günlerini yaşamakta: En iyi dönemini Aydınoğlu Beyliği ile Osmanlı’nın 17. yüzyıla kadarki döneminde yaşamış (14. - 17. yy), öncesinde de her zaman kutsal sayılmış (Efes ve Sardes'i birbirine bağlayan güzergahta), ama Aydınoğlu ona daha çok anlam katmış ve ardından Osmanlı için de önemli bir merkez olmuş, bir dönem (17.yya kadar Batı Ege’nin en önemli yerleşim yerlerinden olmuş), bilim adamlarının, bürokratların ve tüccarların buluşma noktası olmuş hep. Depremler, seller, veba salgınları, yangınlar ve Yunan işgali: Birgi yaşanmışlıklarla birlikte acılarla da yoğrulmuş yani, şu an bilinen 33 mezarlık yer almakta bu uyuyan dev kasabada.  2015 sayımına göre Birgi’nin nüfusu 2.260 civarı. 

Huzur verici manevi gücü iliklerinize kadar hissedebileceğiniz İmam Birgivi’nin de mezarının bulunduğu Böken Mezarlığı ile büyük tıp alimi Hızırpaşa’nın mezarının da bulunduğu Aydınoğlu Beyliği'nden kalma mezarların da yer aldığı Hıdırlık Mezarlığı'nı ziyaret ediniz. Maneviyata ve tarihe doyamayacaksınız. Böken mezarlığında eski Türk inanışlarıyla ilgili uygulamaları görebilirsiniz.

Bu kadar özelliği bir arada barındıran kentlerden biri olan Birgi için o kadar tanım var ki: Ulemalar kenti, mistik kent, tarihin kutsadığı kent, kültür kenti, kutsal kent, ilim-irfan yeri, bilgin yatağı, vakıflar kenti, gezginler ve kaşifler diyarı …

Birgi’nin adı da tarihte yaşayan uygarlıklarla birlikte değişe durmuş: Varsayımlara göre Persliler "yeşil yer", yine varsayımlara göre Romalılar "Zeus'un kenti", Bizanslılar ise burç, kale anlamında "Phirgion" demişler ve günümüzdeki Birgi isminin de bu Phirgion’dan geldiği varsayılmakta. 17. yüzyılda Birgi 'yi ziyaret eden Evliya Çelebi'ye göre ise Birgi ismi “bir-iki”den gelmekte. Birgi’ye ünlü gezginler de uğramış tabii ki: Hatta bir takım bilgileri onlardan alıyoruz veya sağlamasını yapıyoruz. İbni Batuta (Aydınoğlu Beyliği zamanında- 1333), Evliya Çelebi (Osmanlı zamanında- 1671), Charles Texier (Osmanlı son döneminde-19.yy). Tüm gezginlerin Birgi’yle ilgili yazı ve yorumlarını okumadan dönmeyin, Evliya Çelebi’yi okuyunca daha yakından tanımak isteyecek, İbni Batuta’nın bahsettiği, yeri bilinmeyen ihtişamlı Aydınoğlu Sarayı’nın nerede olabileceği konusunda yorumlar yapacaksınız. 

Kimilerinin ulemalar diyarı, kimilerinin ise irfani yer dediği Birgi’desiniz, tarihin sürprizlerle dolu gizemli topraklarında geziye devam ediyoruz…Birgi’ye neden ulemalar kenti dendiğini de biraz açmak gerek: Aydınoğlu beyliği özellikle denizcilikteki başarısıyla (Umur Bey donanmasıyla Ege Denizi'ni beyliğin gölü haline getirmeyi başarmış, hatta donanmasıyla İstanbul önlerine kadar bile gelmiştir) ticarette çok ilerlemiş ve bunun verdiği zenginlikle birlikte; bilime ve sanata önem vermişi zamanının özel beyliklerden biri olmuş, aynı zamanda 17. yüzyıla kadarki Osmanlı döneminde de birçok medrese de açılmış, Osmanlı’ya hizmet etmiş bir çok önemli bürokrat yetiştirilmiştir: Şeyhülislam, kadılar, kazaskerler ve padişah hocaları. 

Günümüzde kültür ve inanç turizminin önemli bir merkezi olmuştur Birgi. Kültür turizmi için gelenler özgün Türk evlerini  (alt katı taştan, üst katı ahşaptan oluşan sağlık timsali evler), Birgi’nin sembolü olmuş Çakırağa Konağı'nı, yakın zamanda restore olmuş hamam, medrese ve başta Ulu Cami/Aydınoğlu Mehmet Bey Cami olmak üzere camilerini ziyaret etmektedir. Kültüre dair bir çok veri barındırmakta olan Birgi’de  bazı evlerin duvarlarında yörenin sembolü olan “güneş” ve “selvi” motiflerinin türlü çeşitlerini görebilmek mümkün. Türkiye’nin 100 mimari şaheserinden biri olan Çakırağa Konağı’na geniş vakit ayırın, ziyaret sırasında adeta Binbir Gece Masalları'ndaymışsınız hissi veren yapıda hayaller kurmayı da ihmal etmeyin. Bahçesindeki “çemberimde gül oya" ağaçlarına hayran kalacaksınız. Sokak aralarında sembol avına çıkabilir, aynı zamanda yapıların farklı tarzlarla yapılmış duvar işçiliklerini hayranlıkla keşfedebilirsiniz; bir de küp şeklindeki bacalara denk gelirseniz cabası. Eğer Rum evlerini de görmek isterseniz aşağı mahalleyi turlayın mutlaka.

Meydanlar ve kahvehanelerde sosyal yaşamın ve haliyle kültürün canlı şahitleri olarak Birgi’de fazlasıyla mevcut. 10'a yakın kahvehanesinin herbiri farklı ve orijinallik barındırmakta. Özellikle Hürriyet en iyi 10 listesine “en iyi 10 küçük kasaba meydanı” kategorisinden girmeyi başarmış Aydınoğlu Meydanı’nı gezmeden gitmeyin. 

Anıtlar ve sanat eserleri bakımından da şanslı bir coğrafya Birgi: Umur Bey heykeli, Hızırpaşa anıtı, Şehitler anıtı ve tabiî ki Atatürk heykeli. Bundan başka Mimar Sinan Üniversitesi öğrencilerinin yıllar içerisinde yaz okullarında yaptığı onlarca resim ve heykellerden oluşan eserler de Birgi’ye yayılmış halde.

Birgi günümüzde de önemini sürdüren bir inanç merkezi olma misyonunu tarih boyunca hiç kaybetmemiştir: Bir zamanlar Zeus’un kenti (Roma dönemi), İsa’nın kenti (Bizans dönemi) olmuş bu mistik topraklar, Aydınoğlu Beyliği zamanında Bektaşi Horasan Erenleri eliyle Müslümanlığın yayılmasına tanık olmuş ve önemli din adamları ile padişah hocaları yetiştirerek Osmanlı İmparatorluğu'nda söz sahibi  olmuştur. Burada özellikle İmam Birgivi’den söz etmek gerekiyor: Birgi’nin tarihindeki  en önemli şahsiyetlerinden olan ve İslam dünyasında İmam lakabını almış olan bir elin parmağı kadar ender alimlerden biridir o. Yaşadığı dönemde adaleti ile nam salmış, şeyhülislama kafa tutmuş biridir o. Osmanlı sarayında sözü geçen biri olmuş hep, hocası padişahın hocası olan Ataullah Efendi’nin tavsiyesiyle Birgi’ye gelmiş ve yetiştirdiği birçok alimin yanı sıra elli civarında da eser bırakmıştır. Ama İslam dünyasında onu özel bir yerde konumlandıran eseri ise “Siyer-i Nebi”dir, yani bize peygamberimizi tanıtan ulemadır o. Sade bir mezarım olsun diyen İmam Birgivi’nin mezarı her yıl 150 bin civarında ziyaretçi çekmekte günümüzde. Mezarının yanında oğluyla birlikte yatmakta, başında da devasa selviler bulunmakta, yıllardır dua edip isteklerde bulunan insanlar dolup taşırmakta mezarlığın etrafını. Gerçi kendisi İslam’da kabir ziyaretinden medet ummak yoktur, batıldır demişse de ülkemizde kabri en çok ziyaret edilen şahsiyetlerden biri olmuş hep, çaresiz, umut arayan insanlara bir çare kapısı olmuş aynı zamanda.

Birgi’nin en önemli yapılarından olan Aydınoğlu Mehmet Bey Camii nam-ı diğer  Ulu Cami 700 yılı aşkın ömrü içerisinde barındırdığı Türk İslam dünyasının ender eserleriyle bir abide gibi müze cami olarak hizmet vermeye devam etmekte. Cami şu an ayakta olan Birgi’deki en eski Türk eserlerindendir.  Selçuklu mimarisi, farklı çatı yapısı, minaresinin konumuyla, güzel mihrabı, şahaser minberi ile ve benzeri görülmemiş dış duvarında yer alan aslan heykeliyle hayrete düşmüş bakışlara alışık şekilde ziyaretçilerini ağırlamakta ve adeta bir müze işlevi görmekte, caminin hocası ve müezzini rehberlere taş çıkaracak bilgi ve üsluplarıyla yıllardır hizmet etmekteler. Caminin yan tarafında Aydınoğlu Mehmet Bey ve oğullarının defnedildiği türbe ile bir hazire mevcuttur. Birgi’de Ulu Cami haricinde ibadete açık olan Osmanlı’nın farklı dönemlerine ait camiler de mevcuttur: Karaoğlu ve Dervişağa Camiileri.  Şu an yıkıntı halinde olan Güdük Minareli Cami de manzarası ve görünümü ile büyüleyici. Bir diğer ibadet mabedi  şu an yıkıntı halinde olan Sasalı Mescidi: Küçük Menderes havzasındaki ilk İslam mabedi olarak kabul edilmekte. Cami turu yapın. Ulu Cami’yi ziyaret ettiğinizde hocalara İslam’da külliye mantığını ve mihrapın anlamını özellikle sorun, caminin avlusundaki Beylik türbesinin tavanına hayran kalacaksınız, öncesinde kral kızı efsanesini dinleyin, haziredeki mezar taşlarını incelemeyi unutmayın. Karaoğlu camisi haziresindeki cariyenin mezar taşına ve Dervişağa Camii kalem işi bezemelerine hayran kalacaksınız. Birgi’ye yukarıdan bir yerden  baktıp selvi ve minarelerin birlikte oluşturduğu mistik şöleni seyreyleyin. 

Birgi  aynı zamanda İslam bilgisinin de aktarıldığı medreseler bakımından da oldukça zengin: İmam Birgivi Medresesi (restore edilmiş, şu an hediyelik eşya ve el sanatları dükkanlarına ev sahipliği yapmakta), Dervişağa Darulhadisi (restore edilmiş, hafta sonları kapıları açık, yarı müze konumunda, bir üniversitenin restorasyon bölümünün hizmetine verilmesi gündemde), Sarı Berber Sıbyan Mektebi (restore edilmiş, bir ara kütüphane olarak kullanılmış, şu an kapalı), Kale Medresesi (Aydınoğlu Mehmet Bey yaptırmıştır, şu an viran durumda), Karaoğlu Medresesi (yeri belli ama şu an ortada yok). Ve Kilise ile Manastır; şu an ikisi de belli belirsiz yıkıntılardan oluşmaktadır. İmam Birgivi Medresesi’nde İmam Birgivi’nin yaşamından efsanevi hikayeleri dinlemeden  gitmeyin. Hafta sonu Dervişağa Medresesi'ndeki görevlilerden Dervişağa’nın hikayesini dinleyin.

Birgi özellikle bu dönemlerde ipek ve dokumacılık, semercilik, tabaklık, ayakkabıcılık, nalbantlık, hancılık gibi önemli zanaatların merkezi olmuş. Osmanlı zamanında “kabe”nin ipek örtüsü meşhur Birgi ipeğinden dokunurmuş hep. Şu an bahsedilen zanaatlar kaybolmuş, sadece ipek ve dokumayla uğraşan iki işletme bulunmakta. İki ipek işletmesi de görülmeye değer, uğramadan ayrılmayın. Tabakhanelerin kalıntısı kalmıştır günümüze ancak.

Birgi’de bir zamanlar  yardımlaşmanın hayat bulduğu, yolcuların ağırlandığı  ne olursan ol gel diyen Horasan Erenlerinin  zaviyeleri hizmet vermiştir. Bir nevi sosyal dayanışma diyarı diyebileceğimiz Birgi de tespit edilen 35 civarı vakıftan da söz edilmektedir. 

Birgi’nin alimlerinden Celaleddin Hızır Bin Ali Paşa’dan söz etmemek olmaz. Mısır’da eğitim görürken geçirdiği hastalık üzerine tıp ilmine merak salmış ve Mısır’ın önemli hastanelerinden Kalavun Hastanesi başhekimliğine kadar yükselmiş bir bilim adamı iken Aydınoğlu İsa Bey’in daveti üzerine Birgi’ye gelmiş ve hayatının sonuna kadar burada hizmetlerde bulunmuştur. Halk arasında Hızırpaşa olarak anılır. İlk Türkçe tıp kitabını da burada yazmıştır; Anadolu’nun İbni Sinası sayılır. Mezarı Birigi’yi tepeden gören Hıdırlık mezarlığındadır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında (1934) adına Birgi’de bir de anıt dikilmiştir. Hızır Paşa’nın anıtına (Jandarma Karakol binasının caddeye bakan kaldırımında) uğradıktan sonra tanıdığınız doktorları arayıp, bir zamanların Anadolusu’nun İbni Sina’sını tanıtmayı ihmal etmeyin.

Birgi’de sosyal yaşam içerisinde yılın yarısını kaplayan bir göç kültüründen de bahsetmek gerekir, hatta bu yukarı mahalle ve aşağı mahalle olarak da sanki bir çizgiyle ayrılmıştır; bir taraf daha kırsal ve yaylacı (yazları dağlara ve yaylalara, kestane ormanlarına göç eder), diğer taraftaki aşağı mahalleli ise çarşılı ve bahçecidir (yazları incir bahçelerine göç eder). Yaylaları bir başka güzeldir Birgi’nin; Kemer, Yılanlı, Ovacık...Mutlaka vakit ayırın pişman olmazsınız. Bahçeler özellikle incir hasadına hazırlıkla vakit geçirilen İrimağzı bölgesinde yoğunlaşmıştır, özellikle meydanındaki kahveye uğrayıp, çayınızı yudumlarken bu sene incir (yöresel ağızla yemiş) hasadının nasıl olacağını sormayı unutmayın, haydi yaşamın içerisine girin.

Efsaneler bir başka rengidir Birgi’nin; kral kızı, gazi emir, göktaşı, küp uçuranlar, kırk kızlar, kızıl paşa ve daha niceleri… Birgi’nin efsanelerini Behiç Galip Yavuz hocamızın “Birgi” isimli kitabından okumayı ihmal etmeyin, ya da yaşayanlara sorun birkaçını bilen çıkacaktır, çayınızı içerken kendinizi efsanelerin yaşandığı dönemlerde de hayal etmeyi unutmayın...

Yöre ağzı oldukça özgündür Birgi’nin, artık Ödemiş ağzı denilen bu lehçe ziyaretçileri ilk anlarda biraz zorlayabilir iletişim kurarken, ama bir süre sonra keyfine varılır, hatta mizahi bir hal bile alır ve yaşattığı doğallığın tadı çıkarılır. Özellikle yaşlılarla sohbet edin ki lehçenin güzelliğine varın, ha bir de nereden mısır alabileceğinizi sormayı unutmayın.

Birgi’de turizmi besleyecek olan işletme sayısı da her geçen gün artmakta. Birgi’nin turizm açısından bir başka avantajı ise içerisinde farklı konseptlere sahip tur seçeneklerini barındırması Örneğin inanç turu, kültür turu, mimari tur, film mekanları turu, şifalı bitkiler turu, doğa turu. Ayrıca çevresinde destinasyonlar oluşturacak kadar çok görülmeye değer yerleşim de mevcut. Örneğin Bozdağ, Gölcük, Subatan, Sardes, Tire.

Birgi turizmine kalıcı fayda sağlayacak önemli markalaşma çabaları süregelmekte: ÇEKÜL Vakfı “7 bölge 7 kent” projesi Ege kenti, Türkiye “Tarihi Kentler Birliği” kurucu üyesi, “Avrupa Tarihi Kentler Birliği” üyesi, “Slow City” (Yavaş Şehir) aday kenti, “Unesco Dünya Kültür Mirası” aday adayı. Kentin bozulmadan günümüze gelmesinde ve sit kararı alınmasında zamanın belediye başkanı Mehmet Hıfzı Aslankaraoğlu ve belediye meclisi ile ÇEKÜL Vakfı (başta Emin Başaranbilek ve ÇEKÜL gönüllüleri) olmak üzere  resterasyonlarla güzelliğinin ortaya çıkması çabasında dönemin belediye başkanı (M. Cumhur Şener’in) ile Tarihi Kentler Birliği ve ÇEKÜL Vakfı Başkanı Metin Sözen ve Cengiz Eruzun hocaların katkıları takdire şayandır. Kasabanın şu an tamamı hem kentsel, hem doğal sit kapsamında. 200’e yakın tescilli yapı barındırmakta Birgi. Kent ülkemizde 5. Koruma planı yapılan yerleşim birimidir. Koruma görevini devam ettiren ÇEKÜL Vakfı’nın Batı Anadolu ve Küçük Menderes Havzası koordinatörlüğü ile Birgi ÇEKÜL Evi ve ÇEKÜL / Küçük Menderes Araştırmaları Merkezi Birgi’de yer almaktadır; bu da Birgi’ye verilen önemi gösterir. ÇEKÜL Evi’ne uğrayıp vakfın çalışmaları hakkında bilgi almayı unutmayın.

Kaynakça ve teşekkür: Tüm Birgi üzerine yayınlanmış kitapların yazar ve derleyicilerine, gezginlere (İbni Batuta, Evliya Çelebi…), yaşlılara, Birgi tutkunlarına, Birgi için emek verenlere selam olsun, teşekkürler...