Küçük Menderes Ovası'ndaki tarihi yerleşimler hakkındaki yayınlanmış yazılarından derlemeleri izniyle sunduğumuz Yaşar Günaydın, Boğaziçi Üniversitesi Felsefe‘nin ardından uzun yıllar İstanbul'da reklam ve organizasyon sektöründe çalıştı. Bundan yaklaşık beş yıl önce daha doğal ve farklı bir hayat özlemiyle ailesiyle birlikte yöreye yerleşen Yaşar, Birgi merkezli olarak katma değerli tarım ve turizm alanlarında çalışıyor, pek çok bölgesel kalkınma projesinde yerel yetkililer ve STK'larla ortak çalışmalar gerçekleştiriyor. Birgi'de Çakırağa Konağı'nın hemen yakınında tarihi bir yapıda yer alan Nar Danesi'ne uğrarsanız Yaşar ve ekibinin zeytinyağlıları da içeren lezzetleriyle tanışabilirsiniz.
* www.birginardanesi.com , 533 282 5470
Çiçeğin başkenti, tarihin gizemli kenti Bayındır’a hoş geldiniz. Yaklaşın, burada bolca yeşil, huzur ve şifa var. Öyle bir yer düşünün ki görünenin ötesinde birer hazine olan yayla ve dağ köylerini barındırsın, o köylerde en doğal ürünler yetişsin, ormanlar kol kola girmiş her yere yayılsın, boşta kalan her yerde de ölmez ağaç (zeytin) olsun, topraktan şifa fışkırsın ve ortaya bir “Bayındır” çıksın…
Güzel Bayındır:
- Çiçeğin başkenti: Çiçek deyince akla Zeynep Çakır geliyor, onu anmadan geçmek haksızlık olur, çiçeğe açmış ve bürünmüş bir yer düşleyin...(Bayındır'da çiçekçiliğin temelini atan Zeynep Çakır'ın hikayesi için bakınız.)
- İnanç merkezi: Camiler, mescitler, kiliseler, sinagog, medrese...Hepsi mevcut.
- Çok kültürlü yaşamın güzel örneği: Birçok millet ve kültürden toplulukların bir arada yaşamış olduğu Bayındır’da bunların izini hala görmek mümkün: Yapılar, ibadethaneler, yemekler, gelenekler… Günümüzde de çok küçük bir nüfusa sahip olmasına rağmen oldukça kozmopolit bir nüfus yapısı var.
- Doğanın mucizesi: Verimli mi verimli bir ova, ardında doğa harikası ve tamamen farklı bir iklim ve atmosferde tepeler, dağlar ve dereler, ormanlar.
- Şifanın yurdu: Sağlık turizmi açısından avantajlı dağ köyleri ile kaplıcaları.
- Özgün değerler dünyası: Erenlerinin çokluğu, çamaşırhane kültürü, Afrotürkleri, kalesi, anıtsal istasyonu, özgün binaları ve tarih kokan sokakları ve daha birçok ayrıntısı ile bambaşka.
Kısacası Küçük Menderes Havzası’nın süslü, nadide çiçeği: Bayındır’a hoş geldiniz…
Adı: Oğuzların Bayındır boyundan gelmekte.
Rakımı: 86 m
Zirvesi: Basra (662 m), Çatma (1337 m). Hemen ardındaki tepeye tırmanırken önce karşınıza bir kafe işletmesi geliyor, manzarası muhteşem, siz yükseldikçe Bayındır da güzelleşiyor ve ufuk sizi başka başka yerlere götürüyor, deneyin (üstelik yol asfalt).
Şifası: Yaylaları, köylerindeki tamamen doğal ürünleri, şifalı bitkileri ve kaplıcaları. Yaylalarına, hepsi birbirinden güzel köylerine gidip, doğal ürünlerini yerinden alın, pişman olmazsınız, sırf bunun için bile Bayındır'da kalmalısınız. Kaplıcalar bölgesinde pansiyonlar mevcut, arada köyün kahvesinde çınarın altında demli bir çay keyfi yapmakta yarar var…
Ürünleri: Zeytin, incir, kiraz, üzüm
Camileri: Dar’ül Kurra, Hacı Sinan (külliye), Hacı İlyas, Bıyıklar, Demircilik. Hacı Sinan külliyesinde medrese de mevcut, restorasyondan geçmekte, üstelik hemen yanında da güzel bir pansiyon mevcut.
Farklı dinlere ait ibadethaneleri: Ermeni Meryem Ana kilisesi, Rum kilisesi. Meryem Ana Kilisesi bir zamanlar cemaati kalmadığında Atlas sineması olarak kullanılmış, ardından da depo ve en son olarak da geçirdiği restorasyon sonucunda Kültür Merkezi olarak hizmet vermekte, Rum kilisesi ise zamana teslim olmuş, yıkıntı halinde. Yanında bir sarnıçla hamam bulunmakta. Ziyaret ederken geçmişi, bir zamanlar çok kültürlü bir yaşam varken ve hepsinin cemaatinin olduğu zamanların zenginliğini düşlemeyi unutmayın.
Hanları - Hamamları: Öşür Hanı, Hacı Sinan Hamamı, Kilise Hamamı. Öşür Hanı bir zamanlar Tekel deposu olarak da kullanıldı.
Çeşmeleri: Eski Hükümet Konağı, Hamam, Çamaşırhane, Hacı İbrahim Mahallesi çeşmeleri… Ah şu çeşmeler bir zamanların buluşma noktaları, alabildiğine romantizm (hele bir zamanlar), ziyaret sırasında bunu da düşlemeyi unutmayın, çeşmeler göründüğünün ötesinde anlamlar taşımakta…
Türbeleri: Eskici Baba, Cinli Mescit, Gömeçli Dede, Aşık Emir, Kelleci Dede… Kimi zaman dertten, kimi zaman dileklerden ziyaretçileri hiç eksik olmaz türbe ve mezarların, ziyaretçilerinin ayrı bir ortak dili vardır sanki.
Festivalleri: Çiçek festivali (Nisan ayında merkezde), Kiraz festivali (Haziran ayında Balcılar’da), Dana bayramı (Bahar aylarında Hasköy’de), Tahtacı şenliği, Çerkez şenliği ve her yerde baharla birlikte kutlanan Hıdırellez şenlikleri… Festivalleri Bayındır’ın rengi, özellikle Çiçek festivali efsane olmuş durumda, emniyet kayıtlarına göre her yıl 1 milyona yakın ziyaretçi kabul etmekte.
Turizm seçenekleri: Doğa, festivaller, sağlık, kaplıca, çiçek, kültür, inanç, foto, kırsal.
Doğa gezisi: Ovacık anıt kestane ağaçları, Kızıloba “Aslan kavak”, birbirinden güzel manzara noktaları, Güvercinlik şelalesi, onlarca trekking rotaları, alabildiğine uzanan ormanlar. Aslan kavak 21 m çapında ve Türkiye’nin en büyük çaplı çınar ağacı sayılmakta. Doğa Bayındır’a çok cömert davranmış, bahsi geçenlerin dışında da o kadar çok doğa güzelliği var ki.
Farkı: Güzel tren istasyonu, tepeleri ve buradaki farklı dünyası ve farklı iklimler, farklı uygarlıkların birlikte yaşanmışlıkları ve günümüze getirdikleri, erenleri, çiçekleri, alabildiğine büyük ormanları, Marmariç Türkiye Permakültür Enstitüsü…
Bunları yapmadan gitmeyin: Çiçek ve peyzaj işletmelerine uğramadan, kaplıcalarında kalmadan, Alankıyı kent ormanını gezmeden, lor tatlısı yemeden, eteğine kurulduğu tepeye çıkıp Bayındır’a ve ufka bakmadan, Turan köyünde Nergis bahçelerinde kaybolmadan, kayrak taşı ocaklarından birini ziyaret etmeden, katmerinden yemeden, tarihi çamaşırhanelerini ziyaret etmeden, yaylalarına çıkmadan, zeytinyağı almadan, festivallerine konuk olmadan, bir Afrotürkle muhabbet etmeden, alabalık yemeden, içerisindeki butik otelde bir gece konaklamadan, Efes karası üzümünün yetiştiği yerlerde tadına bakmadan, semt pazarının olduğu gün şehrin ortasındaki parkta oturup geleni gideni seyreylemeden, Marmariç Permakültür Enstitüsü'nü ziyaret etmeden, anıtsal istasyonunda tren beklemeden, tarih ve çok kültürlülük kokan sokaklarında kaybolmadan, kalesini görmeden, insan kayasını görmeden, yeniden restore edilmiş binalarını ziyaret etmeden, Yahudi Deresi ve Kanlı Dere köprülerinden geçmeden, Evliya Çelebi’nin Bayındır’la ilgili yorumlarını okumadan, çiçeğin başkenti olma yolunda Zeynep Çakır’ın hikayesini dinlemeden, ibadethanelerini turlamadan, hiç olmasa bir ereninin mezarını ziyaret edip dua okumadan aman ha gitmeyin…